Ayakta duran IMO binasının temsilcisi konuştu: Ekstra bir şey yapmadık.
İnşaat Mühendisleri Odası (IMO) Kahramanmaraş İl Temsilciliği, iki büyük depremin ardından çevresindeki binalar yıkılmasına rağmen herhangi bir hasar almadan ayakta kaldı. IMO Kahramanmaraş İl Temsilcisi Ökkeş Buğra Dalkıran, Kahramanmaraş’ta birçok binanın yıkılmasına rağmen IMO binasının nasıl ayakta kaldığını değerlendirdi.
ANKA’nın haberine göre Dalkıran, “Kamu kurumları arasında belki birincisidir, orada hem kendi binasını yapan hem de kendi projesini yapan bir binamız var. Hem imalat sürecinde hem de imalat çalışmalarında tamamen projesine ve teknik şartnamesine uygun olarak yapılmıştır. Aslında ekstra bir şey yapmadık. Tapu sorumluları vardı, sorumlular işlerini takip etti. Projemize göre yaptık. Yani aşırı somut bir sınıf getirmedik, demir atmadık, uç bir proje uygulamadık. Tamamen yerinde, o bölgeye uygun yapı projesine uygun olarak yapılmıştır. Başka ekstra bir durum yok” dedi.
Dalkıran, IMO binasının çevresinde çok sayıda binanın yıkıldığını da belirterek, “O bölgede yer altı suyu sorunu var. Bölgede özellikle Kahramanmaraş çevresinde alüvyal zemin problemimiz var. Bu nedenle katsayımızın orada bir faktör olması çok önemlidir. İmar planlarından başladı ve sonrasında inşaat süreçlerinin kontrolünde ve malzeme kalitesindeki eksiklikleri görüyoruz” dedi.
‘IMO ESKİ BİNALARIN DEPREM DAYANIMI İÇİN ÇALIŞMA YÜRÜTTÜK^’
IMO’nun Kahramanmaraş’ta gecikmiş bir depremin geleceği konusunda uyarıda bulunduğunu kaydeden Dalkıran, “Özellikle eski binaların depreme dayanıklılığının kontrolü konusunda çalışmalar yaptık. Tabii bu çalışmalar sonucunda belki de birçok yapıdaki problemler azaldı diye düşünüyorum. Çünkü bundan sonra kamu kurumlarında ciddi dayanıklılık testleri yapıldı.”
BİRE BİR TAKİP GEREKİYOR
Binaların çoğunun 1990’lı yıllarda yapıldığını kaydeden Dalkıran, şunları kaydetti:
“Beton kalitemizin o zamanlar ölçülebilir olmaması 2008 yılına kadar Kahramanmaraş’ta hazır betonda çok yaygın değildi. Beton mikseri ile döktüğümüz betonlar var. Bunlarda da kalite kontrolü sağlamak mümkün değil. Tek bir çaba gerekir, tek bir takip gerekir. Laboratuvar kuralları da o zamanlar pek uygun değildi. Şehirde yanlış hatırlamıyorsam sadece laboratuvar Devlet Su İşleri’ndeydi. Özel laboratuvarlar çok sonraları kuruldu. Bu noktada alışılagelmiş beton kalitesinden başladık, üstelik 2000’den sonra inşaat demirine geçtik, 2000’den önce hep yuvarlak demir. Betonla bağı pek sağlıklı olmayan bir demir bu. Dolayısıyla bütün bunlar bütüncül incelendiğinde bölgede taban yapıdan dolayı verilen imar planlarına bağlı 9-10 katlı binalar da var hepsini bir araya getirdiğimizde maalesef bu göçükleri gözlemledik.”
’10-15 DAKİKADA BİR BİNAYI DENETLEMEK MÜMKÜN DEĞİL’
Taşıyıcı kolonlar ve hasarlı kirişlerin hasar tespitinde etkili olduğunu vurgulayan Dalkıran, hasar tespiti sırasında uygulamada eksiklikler olabileceğini söyledi. Dalkıran, hasarlı bina sayısının fazla olması nedeniyle ön tespitlerin ardından kesin tespitlerin yapılacağını kaydetti. Dalkıran sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir binayı 10-15 dakikada incelemek mümkün değil. Ama bu bir felaket anı olduğu için buradaki sürecin bir ön denetim olduğunu düşünmek isterim. Daha nitelikli ve detaylı bir soruşturma yapılması gerektiğine katılıyorum.”
‘HER İNŞAATA BİR ŞEF’
IMO’nun başlattığı “Her şantiye şefidir” kampanyasına dikkat çeken Dalkıran, şunları kaydetti:
“İnşallah bundan sonraki süreçlerde inşaat mühendisliği inşaat süreçlerinde daha merkezi bir yer alacaktır. Ülkemiz bir daha böyle acı ve ıstırap yaşamayacak. En önemli sorun uygulayıcıların sahada yeterli zaman ayıramamasıdır. Pandemi öncesi odamızın başlattığı bir kampanya. Dolayısıyla şantiyelerin denetiminin ilk elden inşaat mühendisleri tarafından yapılmasının bu tür hataların ve tahribatların önüne geçileceğini düşünüyorum.” (HABER MERKEZİ)